Bir baba hindi
Heeeey Allah
Olsa da şimdi
Heeeey Allah
Pilavla zerde
Heeeey Allah
Kaşık da nerde
Heeeey Allah
Yallah yallah
Heeeey Allah
Başlıyoruz billah
Yemeye de vallah
Heeeey Allah
Yallah yallah
Heeeey Allah …
Bunu “Sakarya Oymağı* ” nın karavana sofrasından stadyum tribünlerine 990 Seha Erge taşıdı. Ve onun tarafından yayıldı. Adı da bu yüzden Baba Hindici Seha’ya çıktı zaten.
Bu tezarühat ilk olarak Ankara’da çıkar. Ankara’daki 29 Ekim için düzenlenen resmigeçide İstanbul’dan katılmak üzere İstanbul Erkek Lisesi seçilir. Ankara Kız Lisesinde misafir edilen Sarı-Siyahlılara , o gün zerdeyle hindi dolması ikram edilir. Süha Erge masanın üzerinde duran hindiyi görünce ‘’Oooo bir baba hindi’’ diye bağırır. Ondan sonra arkakadaşları, ‘’Heeey Allah’’ diye arkasını getirirler. Bu sayede bu tarane ortaya çıkmıi olur. Tabi bundan sonra Süha Erge ‘’Babahindi Süha’’ olarak anılmaya başlar.
Bu terane esas olarak 1948 Londra Olimpiyatları sırasında meşhur olur.Süha Erge Erge bu olayı şöyle anlatır. ‘’O yıl Londra semaları Bir baba hindi heeey Allah diye inlemişti. Yeni Sabah Gazetesi’nde Necati Bilgiç’in bir yazısı vardı ‘’İstanbul’dan Londra’ya uzanan terane’’ diye. Bu haber basında yer alınca bir anda ‘’baba hindi’’ yurt sathına yayıldı.
‘‘Sarı-Siyah bir mabetti bizim için’’ diyen Babahindi Süha 1 Haziran 2004 tarihinde vefat eder. Ondan geriye aziz hatırası ve stadyumları 1939’dan 1975’e kadar aralıksız inleten ‘’Bir Baba Hindi’’ nidası kalır.
“Baba Hindi” teranesini, yine Sakarya İzci Ocağı’nda doğan “Efsun Gandi” izlemişti.
Efsun Gandi
Glu glu zembili zemzem zemazem
Babili beyli, babili zeyli
Şunu bunu bilmem zemazem …
Bu tamamen anlamsız sözlerden oluşan garip dörtlü, nefesler kesilene dek sürerdi. Bir anlamı olmadığı gibi sonu da yoktu bu teranenin. Nefesler tükenmek ve afakanlar basmak üzereyken bir “Glu…glu…gluuuuuuuu…” çekmek suretiyle noktalanırdı.
* İstanbul Erkek Lisesi Sakarya İzci Grubu
İstanbul ilinde İstanbul Erkek Lisesi içinde doğmuş bir grup olsa da adından dolayı çoğu zaman Sakarya ilinde olduğu düşünülür. Adındaki “Sakarya”, o ilde olduğu için değil, Sakarya Meydan Muharebesi’ne katılan ağabeylerimizin anısını yaşatmak için M. Kemal Atatürk tarafından verilmiştir:
Birinci Dünya Savaşı sona erip Milli Mücadele yılları başladığında İstanbul Liselilerin yolu yine cepheye düşer. Son sınıf öğrencilerinin bir bölümü Anadolu’ya geçerek Milli Mücadele’ye katılırlar. Bu öğrencilerin de Sakarya Savaşları’nda şehit oldukları haberi okula gelince öğrenciler bu anıyı sonsuza kadar yaşatmak için İstanbul Sultanisi İzci Oymağı’nın adını Sakarya İzci Oymağı olarak değiştirirler. “Sakarya” adı da cepheden doğmuş ve İstanbul Lisesi ve Sarı Siyah ile özdeşleşmiştir.
Ardından Sakarya Meydan Muharebesi’nin kazanılmasından sonra Atatürk’ü telgraf ile “Sağ olun paşam, vatanı düşmandan kurtardınız.” diyerek ilk tebrik edenler arasında yer alan Sakarya İzcileri’ne Mustafa Kemal cevaben yazdığı telgrafında “Siz sağ olun Sakarya’nın Evlatlari” diye hitap etmiş ve Sakarya İzcileri’ni hem onurlandırmış hem de ölümsüzleştirmiştir.