Efsane kadro
Bilge Tarhan, 1960-71 arasındaki o efsane İstanbulspor kadrosunun golcüsüydü. Hemen o dönemin ünlü İstanbulspor’undaki isimleri hatırlayalım: Yılmaz Şen, Alpaslan, Artist Yalçın, Türker, Yıldırım, K. Ahmet, Zorbay, Koço Kasapoğlu, Cemil Turan… zaman, çamur yedikçe ağırlaşan topların, suyu çektikçe birer gülleye dönen dinyakos kramponlann zamanı. O günleri anımsarken gözlerini içi gülüyor Tarhan’in: “konçları ve formayı bir tek maç günleri giyerdik. bu bizim için tarifi imkânsız bir törendi.”
Futbola mecburum
Tarhan’ın futbol serüveni, okumak için Konya’dan İstanbul’a gelişiyle başlıyor. Önce İstanbulspor genç takımı… 1960 yılında A takım ve 1971 ‘de sakatlanarak sahalardan ayrılana dek hep İstanbulsporlu: “iyi futbol oynuyordum. Ama asıl amacım inşaat mühendisi olabilmekti. Okumak için çok çaba sarf ettim. Kulübüm ve arkadaşlar büyük fedakârlıklarda bulundular. Maç dönüşleri beni sınavlara yetiştirmek için neler yapmadılar. Stajımı Tarabya Oteli’nin inşaatında yaptım. Sonra da İstanbul Belediyesi’nde çalışmaya başladım. Maç kamplarına mesai saatim bittikten sonra katılıyordum. Ama o halimle bile antrenmanları aksatmazdım.”
32 bin lira
1960 yılında İstanbulspor’la anlaşır; tam 15 bin liraya. Ve Laleli’de ailesine bir ev tutar: “ben ilk paramı Gençlerbirliği’ni 3-0 yendiğimiz maçtan sonra aldım. Tam 3500 lira. Eve ekmek götürmenin sevinciyle ayaklarım yerden kesilmişti; uçuyordum sanki.” aynı yıl Selim Soydan, Mustafa Ertan, A. Suat Özyazıcı’nın da yer aldığı amatör milli takım’la Roma Olimpiyatlarına katılır.
Futbolcular arasında efendiliği ve çalışkanlığıyla çabuk sevilir Tarhan. 1960’lı yılların İstanbulspor’u da Bilge’nin deyişiyle kolej takımı gibi: “idareciler, futbolcularla kaptanlar aracılığıyla ilişki kurarlardı. Kesinlikle şımarıklık yapılmazdı. O dönemin topçuları çok efendi insanlardı, başkanımızın idmana gelmesi bizim için bir olaydı. Can Bartu da aynı şeyi söylüyor, başkanın bir ağırlığı olmalı” diyor.
1962’de profesyonel sözleşmeye imza atan Bilge Tarhan’ın fiyatı da artar; tamı tamına 32 bin lira. Takımda golcü olarak sivrilmiştir ve artık eskilerdendir. Kendi deyimiyle Cemil ve Alpaslan’a üç yıl ağabeylik yapar. 1964’te aldığı 70 bin liralık transfer parasıyla yarısını peşin, geri kalanını da ayda bin lira ödeyerek Göztepe’de ev alır: “bugünün şartlarıyla düşünürsek böyle bir evi almak için 15 milyar gerekiyor. Benim o zaman kazandığım parayı dolar hesabına vursak bugün 7 milyar filan yapıyor. O parayla bu evi almak mümkün değil. Anlayın nereden nereye gelmişiz. Bir de işin başka yanı var tabii. Bizim o zaman kazandığımız parayı şimdi üçüncü ligdeki topçular kazanıyor.”
Aralıksız 12 yıl
Bilge Tarhan 12 yıl aralıksız forma giydi İstanbulspor’da. “hiç transferi düşünmediniz mi?” diye soruyorum: “takım arkadaşlarımın çoğu transfer oldu. Ben istanbulspor’dan ayrılmayı hiç düşünmedim. Herhalde gerçek İstanbulsporlu benim” diyor.
1971 yılı Bilge Tarhan’ın hayatındaki dönüm noktalarından biri. İzmir’de Göztepe ile oynuyorlar. Bilge Tarhan bir topa giriyor, rakibiyle çarpışıyor ve yerde kalıyor: “benim öyle yerde kaldığım pek görülmüş şey değildir. Bahattin Baydar yerinden fırlayıp telaşla, ‘koşun, Bilge yerde kalmazdı, mutlaka bir şeyi var’ diye bağırmaya başlamış.” Tarhan, şimdi yatıp da yerden kalkmasını bilmeyenlere nazire yapar gibi…
Yaşama dönüş
Bahattin Baydar telaş etmekte haklıdır; Bilge Tarhan hastanede beyin kanaması tanısıyla gözetim altına alınır. 15 gün komada kalır. Sol yanına felç iner. Tehlikeli bir ameliyat sonrasında yeniden hayata döner; ama futbol oynaması mümkün değildir artık. Jübile yapmadan bırakır futbol sahalarını: “futbol benim içimde hiç bitmedi ki, neyin jübilesini yapacaktım.”
Futbolu bıraktıktan sonra önce Bursa Tekfen’de, sonra Edirne’de Doğuş şirketi’nde çalışmış bir süre. Halen Bahçeşehir emlak pazarlama proje yönetimi aş’de 2. etap 1. kısım şefliği görevini sürdürüyor. Aynur ilk aşkı, iki de kızı var Tarhan’ın: Güliz İTÜ işletme fakültesi, Beliz ise Boğaziçi Üniversitesi psikoloji mezunu.
Yerdeki tarih
Sohbetimize bugünün futbolunu değerlendirerek devam ediyoruz. Bilge Tarhan’a göre, şimdilerde futbolcuların olanakları çok iyi. Deplasmanlara uçakla gidiyor, son derece lüks tesislerde kamp yapabiliyorlar. Yine de mesleklerine dört elle satılmadıklarını düşünüyor: “ben büyüklerimin taklidini yapar, takımdan ayrı çalışır ve kendimi geliştirmek için uğraşırdım. bugünkü futbolcuların video olanakları var. Neden iyi futbolcuların kasetlerini seyredip eksiklerini gidemezler anlamıyorum. İstanbulspor’un bugünü içinse söylenecek çok şey var. Oğuz ve Aykut takım için büyük kazanç… ne var ki, orta sahada Oğuz’un yanında hamallık yapacak bir iki futbolcu gerekiyor.” Bilge Tarhan, bugün İstanbulspor’la bağlarının zayıflamış olmasından da şikâyetçi: “İstanbulsporlu idareciler bizi maddi-manevi, hiçbir işe karıştırmıyorlar. Buna rağmen biz eski futbolcular olarak, bir dernek çatısı altında birleştik. İstanbulspor için yapabileceğimiz çok şey olduğuna inanıyorum.”
Eski günler
Eski günleri özlüyor, eski arkadaşların bir araya gelmeleri gerektiğini, birbirlerinden kopmalarının kötü olduğunu söylüyor hüzünlü bir sesle. Sonra fotoğrafları yere seriyor. her birine tek tek bakarken gözleri doluyor. O fotoğraflardaki Bilge’yle bugünkü arasındaki büyük fizik değişime takılıyor sık sık ve espriyi patlatıyor: “eşime sık sık ‘fotoğraflardaki ilk kocan mı?’ diye soruyorlar.”
Bilge Tarhan’la Göztepe’deki evinde uzun uzun sohbet ettikten sonra sokağa çıktım. Karanlık basmıştı. aklımda yine yolculuk dizeleri :
“ne kadar karmaşık yaşanıyor günler/
dura bilmek iniltisinde unutulmuş bir istasyonun/
lastik mesleriyle bir hat bakımcısının yürümesi/
durmadan yürümesi emekliliğine, rayların sökülüp yeniden döşenmesi/
örneğin arsasından söz etmesi bir emeklinin ve benim kolay şeyleri bile yazamayışım/
yeni bir dili sökmeye uğraşırken/
sanki sözlüğümü almışlar elimden.”
Futbol oynadığı yıllarda efendiliği ile seyircilerin gönlünde taht kuran Bilge Tarhan, o yılların futbolseverleri tarafından hâlâ hatırlandığını söylüyor. Bir anısını da sohbetimizin sonuna yapıştırıveriyor. Şehir dışına yaptığı gezilerden birinde, kendisinin eski İstanbulsporlu futbolcu olduğunu öğrenen bir banka müdürü Tarhan’a heyecanla sormuş: “yahu sizde Bilge diye çok hızlı, çok iyi bir topçu vardı, ne oldu ona?”
“eskir ne varsa güneş altında / sevmek hep yeni sevmek, hep yeni…”
2 Mart 1997
Göztepe, İstanbul
İlk basımı 2001 yılında olan Hakan Dilek’in “Mahallenin En Şık Abileri” kitabından.
Allah RAHMET EYLESİN MEKANI CENNET OLSUN EFSANE ABİMİZ