Birinci lig takımları transferler de oldukça geç kaldıkları için “second best” denen türden ikinci tercihlerine dönerek, biraz da pahalı bir fiyat ödeyerek kadrolarını oyuncu ve çalıştırıcı yönünden tamamlamaya çalışıyorlar. Fenerbahçe resmen kapı kapı dolaşarak 50 şer bin dolar isterken, bazı takımlar da farklı bir yaklaşım içinde.
Türkiye’de kime sorarsanız futbol ve diğer spor kulüplerinin çıkar yolunun şirketleşmekten geçtiğini size söyler. Tabi bu doğru olsa, Türkiye’de şirketlerin sorumsuz olması gerekirdi. Türkiye’de birçok şirket sorumsuz olmadığına göre, şirketleşmek bazı sorunları çözüyor ama bazı yeni sorunlar yaratıyor denebilir.
Futbol kulüplerimiz arasında bir tanesi sessiz ve derinden gitti, inanılmaz transferleri erkenden gerçekleştirebildi: İSTANBULSPOR A.Ş.
İstanbulspor, önce çalıştırıcı Beenhakker’i müthiş bir hamle ile erkenden transfer etti. Bunu takiben çalıştırıcının prestijini kullanarak Van Vossen ve Van der Brom gibi iki ünlü ve katkı yapma olasılığı yüksek oyuncunun transferini gerçekleştirdi. Üstüne üstlük Denizlisporlu ismet ve Altaylı Atakan gibi ve daha bir sürü genç oyuncuyu kadrosuna dâhil etti. Peki, bu kararlılık neyin sonucu, bu çabuk sonuca varmanın sebebi ne?
Çünkü İstanbulspor bir şirket! Hepimizin arzu ettiği model bu takımda birçok zamandır var. Planlı bir şekilde ticari başarı ile sportif başarıyı evlendirmiş bulunuyor. Ve bu açıdan örnek olacak.
Ancak bazı riskler de var. Galiba eski İstanbul Lisesi’ni ve İstanbulspor kulübünü temsil eden camia, şirkete yüzde beş, on gibi sembolik bir oranda ortak. Okul-eski kulüp-yeni kulüp bağının devam etmesi bu yapı ile sağlanıyor. İstanbulspor A.Ş.’nin şu anda taraftarı yok. Sahası da ancak bu günlerde Ali Sami Yen ve Dolmabahçe olarak belirlendi. Tabi televizyon desteği var ve esas plan televizyon tarafından kurulmuştu. Yine de bir açıdan endişeliyiz. İstanbulspor A.Ş. modelini modern buluyoruz. Ama uygulamada bazı sorunlar ortaya çıkabilir.
Uzan ailesi ticaret ile camia arasında bir denge kurmak zorundadır. Eski İstanbulspor, Aydemir, rahmetli İhsan, Bilge, Kasapoğlu, Sabih, Kenan ve Güngör gibi sporcuları ile yetiştirdiği Nedim, Cemil oyuncularla çağının çok ilerisinde bir futbol anlayışına sahipti ve birçok taraftarı vardı. Okul dışında da desteklenirdi. Bugün Efes Pilsen basketbolda öyle bir konuma sahip. Yavaş yavaş taraftarı oluşuyor. Hatta bazı okullar Efes ile anlaşma yapıp oradan oyuncu alarak okul kulüp ilişkisini koruyorlar.
Bizce İstanbulspor eski okul camiası ve kulüp ile ilişkiyi de sağlam tutmalı ve okul da destek verip altyapı kurarak kendine bir de çekirdek oluşturmalı. İstanbulspor A.Ş. sadece ticari kalırsa bir süre sonra sorunlar ortaya çıkabilir. Ve iyi bir model ziyan edilmiş olur.
Deniz Gökçe
Yeni Yüzyıl Gazetesi 21 Haziran 1995