Futbol dünyasına farklı bakış varsa belleğinizde…
Futbolcuyu salt “topa vuran” adam ya da “meşin yuvarlağın arkasından koşan” insan olarak görmüyorsanız!..
Ve içinizde hem futbolcu hem insan biriktiriyorsanız…
O’nu tanımış olmalısınız!..
Hayatın size armağanı olmalı kimi değerler…
Sevgisi yüreğinizde kendiliğinden yer eden; bir daha asla yıkılamayacak dostluk armağanı!..
Futbolcu, yorumcu, işadamı!..
Önce insan!..
Ben Bülent Buda’yı öyle tanıdım!..
Anılar dizinini yokluyorum; önüme çıkanlara bakın siz!..
Yoksul mahallesi İzmir’in Damlacık semti. Orada Damlacıkspor adını taşıyan bir kulüp var ve top oynanıyor! 9 yaşında Metin Oktay’ı tanıyıp ardına takılan, 19 yaşında da karşısında bir savunmacı olarak oynayan sarışın delikanlının adı Bülent Buda’dır…
O günleri, “Karşısında saygımdan hep durdum , oynayamadım. Hele bir maç var ki, arkamı dönüp gittim. Çünkü o Metin Oktay’dı” diye anlatır. Damlacık-Kalespor-İzmirspor üçgeninde, 1960 yılında genç milli takıma seçilir. Antrenörü Sabri Kiraz; arkadaşları İstanbulsporlu Arap Yılmaz, Tuncay Becedek, Abdullah Çevrim, Nedim Doğan ve Candan Tarhan’dır. Öyle bir takımdır ki yenilgi görmemiştir.
1961 yılında ilk profesyonel oluşuyla birlikte, sol bek olmasına karşın İzmirspor’da teknik direktörü Sait Altınordu ona 10 numaralı formayı verir ve bir de gol atar. 1965 yılında Fenerbahçe’ye giderken aldığı ücret 20 bin Türk lirasıdır. Kulübü İzmirspor 50-60 bin lira dolayında para almıştır. Ve o dönem Fenerbahçe’yi Oscar Hold çalıştırmaktadır ama takımı şampiyon yapmasına karşın bir yıl sonra, “Bu adam itfaiyeci” diye kovulmuştur. O yıl Fenerbahçe’de kalır Buda. Bir yıl sonra İzmir’e dönmek isterken, şaşırır! Çünkü gitmesini istemeyen yönetimin güçlü ismi Kadir Has vardır. Hala daha anlamlandıramaz bu ilgiyi. O nedenle de “fırsatları algılayamadığım yıllar” der geçer! Böyle bir süreçte İstanbulspor’a transferi gündeme gelince ilk görüştüğü kişi de Has olur ve kendisine, “Evlat senin görüşün önemli. Ben kalmanı istiyorum” der. Sonuçta sözleşme imzalanır. Bülent Buda’nın aralarında Ali İhsan Okçuoğlu, Ercan Aktuna, Şükrü Birand ve Yaşar Mumcu’nun da bulunduğu bekar evinde birlikte yaşadıkları ama ayrı takımlarda oynadıkları ortam korunur…
Bülent Buda için 1966’da o transferle birlikte olağanüstü yıllar başlamıştır. Ali Softorik, Bülent Bornovalı, Nirun Şahingiray, Selahattin Başaran ve Kaya Çilingiroğlu’nun yönetimde bulunduğu harika bir camia ile birlikte; Yılmaz, Bahattin, Yalçın, Türker, Bilge, İhsan, Cemil ve Alpaslan’ın da içinde olduğu bir kadro. Adeta bir okul; huzurlu, güvenli, üç büyüklere kök söktüren harika bir takım İstanbulspor. Rahmetli İslam Çupi’nin o günlerdeki tanımlamasıyla, “Bu çocuklara seyircisi olan bir Anadolu takımının formasını giydirin, futbolda ülkenin altını üstüne getirsinler…” İşte öyle bir takım İstanbulspor…
1971 yılında iki yıllığına İzmir’e döndüğünde, kendisinin de futbolundan tatmin olmadığı yıllardı. Düşündü, “Ben yoksul ama şanslı bir adamım. İflah olmaz fırsatları algılama sorunum var” diye… Fenerbahçe’yi algılayamadığını itiraf etti; “yaşam dönemeci” olan İstanbulspor’u düşündü bir de!.. Her şeyden önemlisi “Terk ettiklerimi hep özledim” diyebilmesidir!..
Bülent Buda’nın yaşamına özgü değerleri de var kuşkusuz… Şöyle anlatır:
“35 yaşında Cumhuriyet’le tanıştım. Hıncal Uluç tutkunuydum. Ancak bu seçimde yol göstericim o yıllar hukuk fakültesi öğrencisi, şimdi avukat Kaşif Töre oldu. Okuma alışkanlığımı, Nazım’ı o öğretti bana. Ziya Taner hocayı da, Hasan Pulur’un Dr. Tolon Tosun’unu da unutamam. İstanbulspor farklı bir galaksiydi benim için…”
Futbolu bıraktıktan sonra İngiltere’de dil kursunu da bitirip, dil bilen teknik adam olmaktı düşüncesi. Arkadaşları “vazgeç” deyip, konfeksiyoncu yaptılar onu ve dört yıl sonra battı!..
“Şanslıyım” diyor ya, 1981’de Mazhar Zorlu ile el sıkıştı ve 12 yıl Kemal Zorlu-Nafiz Zorlu ile çalıştı. Fırsatları algılayamayan yapısı nedeniyle Ege Yıldız’ı terketti ve hep özledi..
Ne demeli?
Kolayına ne geldiyse öyle yaptı ve hep sol yanı ağır bastı!..
Ayrılıklarda buğulanan gözlerinden sevgi damlacıkları süzüldü!..
O şimdi futbolu “farklı bakışla” ve “hissedişle” yorumluyor…
Futbolun yaşam içindeki yerine gerekli değerleri katarak!..
“Bugün günlerden Bülent Buda efendim…”
Ustaya saygı gerek!..
Nüvit Tokdemir
20 Mart 2014 Perşembe