İstanbul Erkek Lisesi’nde önemli bir gelenek vardır.
Okul öğrencileri 18 Mayıs’ta Çanakkale’ye götürülür.
Çanakkale ‘’Kanlı Sırt’’ta gece sabaha karşı 3.30’da bir anma töreni yaşanır.
Ertesi gün İstanbul’a dönülür.
Bunu yaşamayan İstanbul Erkek Liseli sayılmaz.
‘’Kanlı Sırt’’ nedir?
18 Mayıs 1915 gecesi çatışmalarda İstanbul Erkek Lisesi’nin,
50 kişilik son sınıfının tamamı şehit olmuştur.
Geriye kalan yoktur.
İstanbul Erkek Lisesi’nin ve İstanbulspor’un renkleri olan
SARI-SİYAH oradan gelir.
MİLLİ MÜCADELEDE 50 GÖNÜLLÜ LİSELİ!
Yıl 1915… I. Dünya Harbi başlayalı bir yıl olmuş. Düşman donanması Çanakkale’yi geçip İstanbul’a ulaşmak ve Osmanlı İmparatorluğuna son vermek istiyor. Türk ordusu ve özellikle topçusu kahramanca savaşıyor ve düşman donanmasına oldukça büyük zararlar veriyor. Çanakkale’yi denizden geçemeyeceğini anlayan düşman, bu defa da kara savaşıyla Gelibolu’dan İstanbul’a geçmek istiyor. Kara savaşları da çok kanlı başlıyor. Çanakkale’de asker ihtiyacı doğuyor. Gönüllü olmak koşuluyla lise ve üniversite öğrencilerini askere çağırıyorlar.
11 Mayıs 1915’te binlerce lise ve üniversite öğrencisi İstanbul’un Beyazıt Meydanında toplanıyor. Harbiye Nâzırı Enver Paşa gençlere şöyle sesleniyor: “Vatan elden gidiyor. Vatanın geleceği Çanakkale Savaşı’na bağlı. Binlerce askere ihtiyaç var. Eli silah tutan gençler gönüllü olarak silâh altına alınacaklar”. Ortalığı büyük bir heyecan dalgası sarıyor. Başta tıbbiyeli gençler olmak üzere üniversiteli gençlerin çoğu, zaten askere alınmışlardır. Şimdi de 20 yaşın altındaki liseli gençler askere çağrılmaktadır.
Balkan faciasını yaşayan milletin yüreği yaralıdır. Meydandaki lise öğrencilerinin yürekleri, vatan ve millet aşkıyla çarpmaktadır ve her vatan evladı gibi cepheye koşmak için can atmaktadırlar. Ancak 1909-1914 Askerî Mükellefiyet Kanunu’na göre, Lise öğrencileri askere alınamaz. Ama hiçbiri kanun dinlemez ve gönüllü asker olarak isimlerini yazdırmak için kuyruğa girerler. Yazım kuyruğunda çok küçük yaşta, henüz bıyıkları terlememiş gençler, öğrenciler de vardır. Bu gönüllü ordusuna katılanların 50’si, İstanbul Erkek Lisesi’nin son sınıf öğrencileridir.
Üniversiteli gençler ve liseli öğrencilerden oluşan bu gönüllüler, Halıcıoğlu’ndaki karargâhta birkaç günlük silah tutma ve ateş etme eğitimine tabi tutulurlar. Sonra 9 bin kişilik İstanbul Alayına katılarak cepheye gönderilirler. Çanakkale’ye varan çoğu liseli gençler 2. Tümene katılırlar. Kabatepe bölgesinde dar bir tepeye yerleştirilirler. Cephedeki askerler o kadar kalabalıktır ki, siperlerde adeta üst üste yığınak halindedirler. Tümenin başındaki Yarbay Hasan Bey üstlerine ”Bunlar daha yeni geldiler, biraz cepheyi tanısınlar, sabah çatışmalara girsinler” der, fakat sözünü dinletemez. 18 Mayıs 1915’i 19 Mayıs 1915’e bağlayan gece, cephede heyecan doruk noktasındadır. Yapılan plana göre, düşman mevzilerine ani ve sessizce saldırılacak, düşman gafil avlanıp yok edilecektir. Bu nedenle saldırı, marş söylenmeyerek ve borazan çalınmayarak sessizce yapılacaktır.
Saat 03.30’da hücum emri verildiğinde heyecanlanan ve coşan gençler, marşlarla hücuma geçerler. Halbuki düşman, gündüzden keşif uçaklarıyla böyle bir hazırlığın yapıldığını tespit etmiş, gerekli bilgileri toplamıştı. Böylece koca tümen tuzağa düşer, düşmanın makineli ateşiyle gençlerden binlercesi hücum anında yere yıkılır. Anzaklar ile yapılan bu iki saatlik çatışmada binlerce şehit verilir. 2. Tümenin bazı alaylarının yer aldığı cephenin uzunluğu 600 metre olup, her 15 cm’ye bir asker düşmektedir. Düşmanın bu saldırısında her bir Türk askerine 95 mermi isabet eder. 2. Tümenden geriye dönen olmaz.
Çanakkale Savaşı’nın en kanlı anlarından biri, bu an olur. Bu nedenle bu bölgeye “Kanlısırt” adı verilir. Böylece eğitimli binlerce genç, cepheye gittikten bir gün sonra şehit olurlar. Bu saldırıda şehit düşen binlerce gencin 50’si, çoğu henüz bıyıkları terlememiş olan 16-17 yaşlarındaki İstanbul Erkek Lisesinin son sınıf öğrencileridir.
1911’den itibaren ülke savaş içindeydi. Savaş yıllarında İstanbul’un her okulunun bir bölümü hastane olarak ayrılmıştı. Bunun için de bu bölüm, hayatın rengi kabul edilen sarı renge boyanırdı.
İstanbul Erkek Lisesi I. Dünya Savaşının başlaması ile 1914 yılında, Karaköy’de bulunan Saint Benoit Fransız Lisesi binalarına nakledildi. Kapatılmış olan Fransız okulları da genellikle okul ya da hastane olarak kullanılıyordu. İstanbul Erkek Lisesi’nin de bir bölümü hastane olarak ayrılmış ve sarıya boyanmıştı.
Lisenin 50 öğrencisinin şehit olduğu haberi okula ulaşınca, okul yasa büründü ve geride kalan öğrenciler, ağabeylerinin anısına okulun bütün kapı ve pervazlarını matem rengi siyaha boyadılar.Artık o günden itibaren “sarı-siyah” İstanbul Erkek Lisesi’nin simgesi oldu.
Atatürk’ün “Biz Çanakkale’de bir Darülfünun gömdük!” sözü, ülkelerini savunmak uğruna şehit düşen okumuş nesillerin kaybının memleket için ne denli mühim olduğundan ve zaferin ne büyük bir fedakarlık sonucu elde edildiğinin bir kanıtıdır.
Bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Onlar sayesinde özgür bir ortamda yaşıyoruz. Mekânları cennet olsun. Onları her an hatırlamalı, Onlara layık olmak için çok çalışmalıyız.
Bütün, ana kuzusu şehitlerimize Allahtan gani gani rahmet diliyorum, onlara minnettarım. Bize özgür ve lâyık bir devlet bırakan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ‘ümüzü de saygı ve minnetle anıyorum. İnşallah Bu ülkemiz ebedi ayakta kalacaktır