Stat: Mithatpaşa
Hakem: Muvahhit Afir, İbrahim Mentor, Abdülfet Çalışkan
İstanbulspor: Sabih Sünter, Kemal Erkut, Kenan Buharalı, Yüksel Gözüpek, Güngör Tetik, Erdoğan Tokol, Nazım Çamlıbel, Nevzat Bilger, Kostas Kasapoğlu, Nedim Doğan, Bilge Tarhan
Fenerbahçe: Özcan Arkoç, Nedim Günar, Naci Erdem, Avni Kalkavan, İsmail Kurt, Osman Göktan, Şeref Has, Mustafa Güven, Yüksel Gündüz, Hilmi Kiremitçi, Lefter Küçükandonyadis
Goller: Dk. 24 Bilge Tarhan, Dk. 64 Nazım Çamlıbel (İstanbulspor), Dk. 71 Şeref Has, Dk. 82 Lefter Küçükandonyadis (Fenerbahçe)
Seyirci ve Hasılat: 16 932 kişi, 80 928 lira
Dünkü mili lig fırtınasında doğrusu bu ya, rüzgarın şiddetini ölçecek bir alet yoktu. Ve muhakkak ki, o sel, o İstanbulspor seli incecikten yağan, eğrilerek ıslatan bir yağmurun eseri olamazdı…
Zaman ilerlemiş Fenerbahçe kalesinin sellerin baskına uğradığı görülmüştü. Bu baskından genç Sarı – Siyahlı ekip iki gol fırsatı ele geçirmiş ve ikisini de yerine oturtmuştu.
Zaman ilerlemiş, sellerin sadece iki puanı değil Fenerbahçe’nin namağlup ünvanını da önüne kattığı fark edilmişti. Yine zaman ilerlemiş zayıf bir barajın önünde çalışan iki futbol adamından evvelâ birinin – Şeref- sonra diğerinin – Lefter – sellere kapılıp giden iki puandan ancak birini kurtarıp, suyun yüzüne çıkarabildiklerine şahit olunmuştu.
Rahat bir deyimle averaj hayalleriyle sahaya çıkan Fenerbahçe, karşısında hiç beklemediği bir rakip, taş gibi bir İstanbulspor bulmuş, 2-0 mağlup duruma düştüğü sırada da kadere rıza gösteren bir hal takınmıştı..
BİR ÜNVANIN DA KURTARILIŞI
Bu, sadece iki puandan birinin değil unvanının da kurtarılışıydı ya?. Galiba Fenerbahçe 0-2 den,2-2 beraberliğe yükseldiği anda tribünlerde kopan sevinç tezahüratının stadın üzerinde yükselen müthiş uğultunun da sebebi buydu. Nasıl olsa puan kaybettik bari namağlup unvanı bizde kalsın düşüncesi Fenerbahçeli seyircileri coşturmaya kafi gelmişti.
Şu futbol denen: oyun seyircilere ne garip sürprizler hazırlıyordu. Ve Şampiyonluğa namzet bir takımın taraftarları İstanbulspor’dan koparılan beraberliğin şerefine ne büyük sevinç gösterileri tertipliyordu. Ama, futboldan, bir mücadele sporundan da beklenen bu olmalıydı. Heyecan, sürpriz, hareket, sürat ve netice… Neticede kazananlar gene kaliteli futbol seyredemedikleri için şikayette bulunan seyirciler oluyordu.
Maçın başındaki Fenerbahçe baskısı hariç İstanbulspor kuvvetli rakibi ile sportmence mücadelede bulunan klas bir ekip hüviyetindeydi. İlk 20 dakikada Sarı- Lacivertiler süratli, bol deplasmanlı ve hareketli bir oyun tutturmuşlardı. Mikro Mustafa sağda arı gibi çalışıyor. Lefter eski Lefter’i aratsa dahi takımına, faydalı olmaya özeniyordu. Geride Şeref ve İsmail ise ilk bakışta güven veren adamlardılar. Fenerbahçe’nin bastırdığı bu zaman içerisinde kaleci Sabih blokajları tehlikeli bulan bir kaleci zekasıyla umumiyetle yumruklarını kullandı. Hemen kaleye atılan her şutta Sabin’in en sert ve düzgün şutları yumrukla bertaraf ettiğini görüyorduk. Doğrusu kaleci olarak Sabihin yaptığı bu kurtarışlarla takımına moral verdiği bir hakikatti. Bunlardan biri 16 dakikaya tesadüf ediyor ve Sabih Lefterin ayağından çıkan mermiyi kesiyordu. Yine aynı Sabihin Lefterin 30 metreden savurduğu şutu 24. dakikada zararsız hale getirişi için mükemmel demek icap edecekti. Ama aynı Sabih Nadim’in oyunun başında altı, pastan kaçırdığı fırsatta şanslı bir kaleci olarak da dikkati toplamıştı. Zira, Fenerbahçe kaptanı, Lefterin müsait bir pasını evire çevire dışarı göndermişti. Hasılı İstanbulspor arka arkaya tehlikeler atlatarak geldiği 25, dakikada 1-0 öne geçiverdi Öyle, rahatsız edici şeklide müdafaa yapmayan Sarı – Siyahlılara golü bek Nedimi geçerek topu ortalayan solaçık Nedim hazırlamış. Özcan hatalı bir yatışın kurbanı olurken Bilge yakından dokunuvermişti. Fenerbahçe devreyi bitirirken 0-1 gerideydi ve Naci bir rahat pozisyondan daha faydalanamamıştı…
İkinci devre kaliteli futbolun, birbirinden güzel akınların seyredildiği devre oldu. İstanbulspor Fenerbahçe nin gerilerindeki zaafın tabii bir neticesi olarak hızla Oyuna girmiş ve daha tesirli olmaya başlamıştı. Sarı-Lacivertli defansın orta haf mevkiine geçen Osman’la, sağ hata kaydırılan Avni de rakip takımdaki bu düzenli, bastırışı bastırmakta güçlüğe uğruyordu ki, 64 üncü dakikada Fenerbahçe kalesi önü yine karışık. Topu uzaklaştıramayanlar, karambolü karambollaştıranlar..Bilge daldı tabi. Nazım kale ağzındaydı. Boş kaleye dokunuverdi. Top -yanılmıyorsak- İsmail’in kafasına çarparak içeriye girdi. Esasen top istikametini almıştı ve İsmail de golü kolaylaştıran bir adam olarak hata aramak hata olurdu. Ve tabii tribünlerde üç- üç sesleri yükseliverdi. Hani İstanbulspor maçın bu anına kadar getirdiği serinkanlılığını devam ettirse ve biraz tecrübeye sahip olsa, o yani üçüncü gol de olacaktı. Zira Fenerbahçe’de her şey maçın kaybedildiğini gösteriyordu.
Bu golden sonra Sarı-Lacivertlilerin geçirdiği sallantı kısa sürdü. Şeref forvete alınmış, Naci geriye geçmişti. İleri alınan Şeref tam 61. Dakikada kaybedilen maçın kaybedilmeyeceğini ilan eden golü attı. İlk pas Hilmi’nin olmuş, onu Lefter topu kepçeleyerek takip etmişti, Ve Şeref de kale ağzından kendini yere atarak kafa ile vazifesini yapmıştı.
Gol Sarı-Lacivertlileri hızlandırdı. Hemen hemen bütün takım İstanbulspor yarı sahasını yerleşmiş, fevkalade bir müdafaa yapan genç takımı zorluyordu. Böylece 75.dakikaya kadar gelmiş oluyorduk. Bu Fenerbahçe’nin namağlup unvanının adeta geri alındığı andı da. Avni’nin yaptığı bir ceza vuruşundan Lefter, Naci’nin aktardığı topu hafif bir sol vuruşla İstanbulspor ağlarına bıraktığı zaman oyunun neticesi belli oluyordu: 2-2