Tahir Temur’un Trajik Hikayesi

Tahir Temur 1 Ocak 1954 doğumlu, Fındıkzadeli. Temiz bir ailenin üç çocuğundan en küçüğü. Ablası doktor, ağabeyi mühendis.

Davutpaşa alt yapısında futbola başladı. Atletik ve her iki ayağını da iyi kullanma özelliklerinden fark edildi ve 1972 senesinde İstanbulspor’umuza transfer oldu. 1975 yılına kadar takımızın formasını giydi. Bu sürede içinde 70 defa sarı siyahlı formayı giyip 1 gol attı ve İstanbulspor forması altında 3 defa genç milli takımda oynama başarısını gösterdi.

Oynadığı başarılı futbolla Galatasaray’ın da ilgisini çekdi. Galatasaray’ın idari sorumlusu Turgan Ece, İstanbulspor’un o günlerde ikinci kümede ki Kırıkkalespor maçını izlemeye gelir. O maçta Tahir ilk defa sol bek oynar ve karşısındaki Kırıkkale’nin efsane sağaçığı Öner karşısında başarılı olamaz, Tahir’i almaya gelen Ece, Öner’e talip olur.

Ama Tahir’in isteklileri çoktur.1975 senesinde Kadri Aytaç’ın araya girmesiyle bir sonraki durağı güneyin güçlü ekibi Mersin İdman Yurdu olur. Tahir burada 1987 senesine kadar oynar ve takım kaptanlığı da yapar.

1973-1974 sezonunda 2. Lig gurup 14. sü olan kadromuz. Ayaktakiler Soldan sağa : Mehmet Özcan, Hikmet Üklümek, Mehmet Sülün, Raşit Çetiner, Fettah Dindar, Müjdat Karanfilci. Oturanlar: Tahir Temur, Ergun Kantarcı, Fahrettin İyen, Hayrettin Deniz, Kostantinos Sinas.

Ama futbolu bırakmasına yakın bir kaza geçirir. Kulüp başkanıyla yapmış olduğu bir konuşmanın ardından merdivenleri inerken ayağı takılır, yere düşer ve kafasını taşa vurur. Tahir’in yaşamındaki kırılma noktasıdır bu an, şansının döndüğü andır. Çünkü bu kazanın ardından dengesini kaybeder.

Tahir, Mersin’de bir Süryani kızıyla evlenmiş, mutlu bir yuva kurmuştur. Bir de kızı vardır. Dengesini yitirmesi, aklının bedeni üzerindeki egemenliğinin sarsılması elbette mutlu yuvayı da çatırdatacaktı, çatırdattı da. Tahir boşandı eşinden, İstanbul’un yolunu tuttu.

Seksenlerin ikinci yarısında İstanbul’a döndüğünde, Tahir çok içen, ayık dolaşmayan, eski Tahir’den çok farklı bir Tahir’di.

Tahir Temur doksanların sonunda, yine içkiyi fazla kaçırdığı bir gece kendini üçüncü kattaki dairesinden aşağı fırlattı. Kırılan kemiklerinin onarımı aylarca sürdü. Hastanede zamanını geçirmek için at yarışlarıyla oyalanıyor, altılı oynuyordu. Yıldızların ona gülümsediği bir gün, kuponundan şans fışkırması, Temur’un hedefi on ikiden vurması şu soruyu getirdi. Şansı dönüyor muydu yoksa?

Tahir Temur (sağ başta) İstanbulspor kampında.

Dönmedi ne yazık ki!

Betona çakıldığında bir kez daha kafası yere vurmuş, zaten bozulmuş olan dengesi hepten yitmişti. Artık sabah akşam tonla yuttuğu ilaçlarla yaşar durumdaydı. Belki alkol alamıyordu ama sayısız ilaç, sayısız yan tesirle onu dünyayı algılamaktan alıkoyuyordu. Dünya iyice sisler içine gömülmüştü Tahir Temur için, algılanamaz bir duruma dönüşmüştü.

İki binli yılların başında abla ve ağabeysi ile Kadıköy’e taşındı. Kadıköylüydü artık Tahir Temur. Arkadaşlarının gözetiminden iyice uzaktaydı bu tarihten sonra. Onların şefkatinden ve ilgisinden kopmuş, ürkünç yalnızlığına gömülmüştü. Birkaç yıl sonra da öldü.

Ağabey ve abla kimseye haber etmedi bu ölümü, Temur’un cenaze namazı tenha bir cami avlusunda kılındı ve Çukurbostan’ın büyük yıldızı Tahir Timur böylece sessiz sedasız bu dünyadan göç etmiş oldu.

Tahir Temur’u saygı ile anıyoruz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir