Stat: Mithatpaşa
Hakem: Hamza Özdağ, Cumhur Demir, Müfit Sun
İstanbulspor: Yılmaz Urul, Orhan, Yıldırım İper, Bülent Buda, Türker Gülsoy, Mustafa Bozkurt, İhsan Baydar, Zorbay Kalkan, Günay Yavaş, Bilge Tarhan (Ata Özbay), Kostas Kasapoğlu
Karşıyaka: Salih Gürel, Bedri Damla, Saim Çınar (Hasan Dar), Günay Üçer, Erol Baş, Uğur Kayacan, Renda Dikmen, İbrahim Sakızlıoğlu, Tevfik Önder, Atilla Biçer, Necip Sezer
Goller: Dk. 35 Kostas Kasapoğlu (PEN), Dk. 83 Ata Özbay (PEN) (İstanbulspor)
İSTANBULSPOR, tekrar Türkiye liginde…
Sarı – Siyahlılar, bir yıl önce aynı rakip ile golsüz berabere kalmış ve Ali Sami Yen Stadını başları önlerinde terk
etmişlerdi. Kader bu… İstanbulspor’u tekrar Türkiye Ligine yükselecek maçtaki rakibi yine Karşıyaka idi. Ve bu defa sarı-siyahlılar aynı takımı 2-0 yenecek, bir yıl sonra geldikleri yere döneceklerdi.
İstanbulsporlular, daha ilk dakikalardan itibaren oyunda bir üstünlük kurmağa ve Yeşil —Kırmızılı kale önünde gol aramağa başladılar. Ancak, beklenen gol 35. dakikada geldi. Mustafa gerilerden uzatılan bir topla Karşıyaka kalesine dalarken, Günay kolundan çekmeğe başladı. Mustafa, Günay’a rağmen ceza sahası içine girdi ve şutunu atarken yere yıkıldı. Kasapoğlu, penaltıyı Salih’in sağından plâse, bir şutla gole çevirdi.
Bir gol, İstanbulspor için yeter de artardı bile. İşte, ikinci yarı bu gevşeklik içinde geçti biraz. Oyunun bitmesine 9 dakika kala İhsan’ın şutunu İbrahim elle kesince, Sarı – Siyahlılar bir penaltı daha kazandılar. Ve bunu da Ata gole çevirdi. Bundan sonra İstanbulsporluların şeref turunu ve formalarını taraftarlarına atışlarını seyrettik.
Evet, İstanbulspor bir yılık ayrılıktan sonra tekrar Türkiye Ligine yükselmişti.
Halit Kıvancın aynı gün yazdığı yazı ise şu şekilde:
Şampiyonlar elele…
TEBRİK, tebrik, tebrik… Alkış, alkış, alkış… Bravo, bravo, brayo.. Düştüğü kuyudan, kimsenin uzattığı ipe tutunmadan, ıslak duvarlara elleri kaya kaya, parmakları kanaya kanaya tırmanan ve tekrar gün ışığına çıkan İstanbulspor’a tebrik, alkış, bravo. Dağ, taş, dere, tepe asarak koça bir Lig yolunda koşan, gönüller sevgilisi güzele, şampiyonluğun tatlı hayaline daha yolun sonuna varmadan, kavuşan, Fenerbahçe’ye tebrik, alkış, bravo… İkisi de matematiğin kuru rakamlarından dikili puan barajını, hem de pek yükseklerden geçen
Şampiyonlara tebrik, alkış, bravo… Ve bu iki Şampiyonun çiçeklerle süslü bir tablo içinde kucaklaşması düşünenlere tebrik, alkış, bravo.. Bir mevsim boyu dökülen teri, Yaşa tempolu nefesleriyle kurutan vefakâr, çilekeş seyirciye tebrik, alkış, bravo…
Ama Şampiyonu ille de yenmek için tekme, yumruk değil, gol atmak gerektiğini unutanlara tebrik yok, alkış yok, bravo yok… Başka renkli forma ile karşısında gördüğü meslekdaşına vurduğu tekmenin, aslında kendi ekmeğine atıldığını fark edemeyene tebrik yok, alkış yok, bravo yok… Sporun güzel ruhunu kavganın çirkinliğiyle bozmağa yeltenene tebrik yok, alkış yok, bravo yok… Binlerce, onbinlerce gözün gördüğü ve yarın gözler çıkaracak, kafalar kıracak, canlara kıyacak endişesini veren olayları görmeden geçmeğe kalkışanlara tebrik yok, alkış yok, bravo yok…
Reha Erus ise kalemini şöyle kullanmıştı:
Sıcak bir Haziran günü Ali Sami Yen Stadı klâsik bir ölüm kalım mücadelesine şahit oluyordu. Bir İstanbul takımı ligde kalmak için küme düşmüş bir İzmir takımından sadece ligde kalmasını sağlayacak 2 puanı
istiyordu. Ama İzmir takımı yetmeyen 1 puan verdi İstanbul takımına ve İstanbul takımı Şerefi ile küme düştü.
Bu olaydan 340 gün sonra yine bir sıcak günde aynı iki takım karşı karsıya gelmiş bu sefer şartlar değişmişti. İstanbul takımı sadece bir puan istiyordu. O da 34 hafta lider götürdüğü ligde 35. hafta şampiyonluğu garantilemek için. Ve İstediğini aldı İstanbul takımı. Evet geçen sene küme düşen ve bu sene 1. lige,terfi eden takım İstanbulspor, geçen sene 2 puanı esirgeyen, bu sene seve seve veren takım Karsıyaka idi.
Şerefi ile düşen ve şimdi de gene şerefi ile çıkan İstanbulspor soyunma odasında, ağlayanlar, şarkı söyleyenler, gülenler, oynayanlar, yani her tipten futbolcu, idareci vardı.