Tribünümüzün lideri olan tam bir İstanbul beyefendisi Tevfik Uzun arkadaşımızla, İstanbulspor tribününün dününü, bu gününü ve yarınını konuştuk. Keyifle okuyacağınızı umuyoruz.
– Tevfik biraz kendini tanıtır mısın.
1983 yılında İstanbul Fatih’de doğdum. Annem ve babam tarafı Kayseri’li. Bahçelievler’de yaşadım. Evlendikten sonra Beylikdüzü’ne yerleştim. İlkokulu ve orta okulu Siyavuş Paşa İlk Öğretim okulunda okudum. Liseye devam etmedim ama şu anda dışarıdan bitirmek için uğraşı veriyorum. Baymak Servis Hizmetleri A.Ş. firmasında teknik sorumlu olarak çalışmaktayım. Evli ve bir çocuk babasıyım.
– Nasıl İstanbulspor’lu oldun?
Babam fanatik bir Fenerbahçe’li beni de küçükken maçlara götürürdü. Sadece Fenerbahçe’nin değil Kasımpaşa’da yaşamış Kasımpaşa’nın maçlarına da giderdik. Aslında şöyle özetleyim 6-7 yaşından beri İstanbul’da pek çok maçlara giderdik. Babam fanatik Fenerbahçe’li dedim statlarda yatacak kadar fanatik. Doğal olarak beni de Fenerbahçe’li olarak yetiştiriyordu. Yanlış hatırlamıyorsam 1995 yılında beni İstanbulspor Antalyaspor maçına götürdü. Babamın hayattaki en büyük pişmanlığı odur. Çünkü ben o maçtan sonra İstanbulspor’lu oldum ve öyle kaldım. 14-15 yaşlarında artık kendi başıma maçlara gitmeye başladım. 2 hafta sonra İstanbulspor’un Fenerbahçe ile maçı vardı, o maça gittim stada giremedim stat ful dolmuş, dışarıda kaldım. Fenerbahçe maçta 1-0 öne geçince büyük bir sevinç bağrışmalarını dışarıdan duyurdum. Sonra İstanbulspor eşitliği yakaladı ve 100-150 kişilik bir gurubun bağrışmalarını duydum, buda beni etkiledi. O tarihten beri hiçbir takım tutmadım. Ben sadece İstanbulspor’luyum.
– 14 yaşında başladığın taraftarlığını ve İstanbulspor tribününü anlatırmısın.
O zamanda bizim pek taraftarımız yoktu. İlk gittiğim Antalyaspor maçı ful dolu idi, maç İnönü statında oynandı. Ondan sonraki maçlarda 20-25 kişilik bir taraftar gurubu vardı. O zaman Nedim Abi vardı ve tribüne yardım edip toparlıyordu. Nedim Abiyi eskiler çok iyi bilir. Bazı deplasman maçlarına bile gidiyorduk. İstanbulspor’un taraftar sayısının fazla olmaması beni daha çok sevmeme neden oluyordu. İnönü stadında taraftar olarak az olduğumuz için bize misafir takım tribününü açıyorlardı. Bu sıkıntılarla yıllarca hep yaşadık. Avrupa maçları oynamaya başladığımızda bizim taraftar sayımızda artış oldu. Aykut Kocaman, Oğuz Çetin, Gerson geldi o dönem. Hollanda dan futbolcu ve teknik direktör geldi. Cem Uzan zamanında bir atılım olmuştu. Maçlarımızı o dönemlerde İnönü ve Ali Sami Yen’de oynuyorduk ve statları dolduruyorduk sayılır. 2 saat önce ben stadın önünde mutlaka oluyordum. Sonrasında takım TMSF ye devredildi. Devir işlemine kadar bize tribünde hep yardım eden ağabeylerimiz oluyordu. TMSF döneminde Zeytinburnu Stadın da oynamaya başladık ben de o dönemlerde askere gittim. Bu dönemde takım birer birer küme düşmeye başladı ve ben askerden geldiğimde takım 3. Ligde idi. 3. Ligde durum çok kötüydü hiç taraftar yoktu. İstanbulspor’dan eser kalmamıştı. Avrupa Kupalarında oynayan takımı, Süper Ligde oynayan takımı 3 büyükleri yenen takımı görüp yaşadıktan sonra bu durumu 3. Ligde yaşamak çok üzücü idi. Takımı çok yükseklerde görüp bir anda 3. Ligde olmamız benim için hazin bir hikayedir. Süper Ligde maçına göre 300-400 veya 2000 veya daha az olabiliyorduk ama hiç bu duruma düşeceğimizi düşünmezdim.
O zaman sosyal medya olmadığından spor gazetelerini takip ederdim traji komik bir hikayem var biz tribünde 10 kişi filandık bir maçta futbolcuları tribüne çağırmıştık. Fanatik Gazetesi de bunu fotoğraflamış altına da biz 11 kişiyiz siz gelin diye dalga geçer bir ifade kullanmıştı.
Ben maçlara giderken tek başıma gitmemeye başladım yanıma hep birilerini alıyordum. Daha fazla olalım diye insanlar İstanbulspor’u görsün diye. Kişiler hep değişiyordu ama 2011 yılına kadar bu hep böyle gitti. 2011 senesinden sonra işyerindeki arkadaşlarımla gitmeye başladık, atkı, pankart yaptırdık ama yine ortalamamız 5-10 kişi oluyordu. Bu durum Zonguldak maçına kadar devam etti. Zonguldak’ı eledikten sonra Eskişehir’de Çorum Belediye Spor’la oynadık o deplasmana da gittik final maçı idi. Çorum Belediye Spor’u yendikten sonra işler değişti 2.Lige çıkmıştık ve taraftar sayımızda bir artış oldu. Takımda başarılı olmaya başladı bununda etkisi ile bir taraftar gurubu oluştu. Birinci sene şampiyon olamadık ikinci sene şampiyon olduğumuzda stat ful dolu idi. 1. Lige çıktığımızda da en büyük problemimiz pasolig oldu ve taraftar sayımızda düşüş yaşadık.
– Bu kadar tecrübe ve birikimle tribünü nasıl ayağa kaldırmamız gerekiyor.
Bence biz tribünü ayağa kaldıramayız gibi geliyor. Bu işin tamamı, kulüp ve yönetimin anlayışı ile alakalı. Paralı taraftar getirmek çözüm değil çünkü İstanbulspor’u benimsemeyen taraftar, taraftar değildir. Bizim şöyle bir sıkıntımız var mesela Ankara’yı düşün Ankaragücü var Gençlerbirliği var diğer takımlar sıradan takımlar veya proje takımları. İzmir’de Göztepe, Altay, Karşıyaka bunlar taraftarı bölüşmüşler. Diğer tek takımı bulunan şehirlerde zaten taraftar sıkıntısı yok. İstanbul’da zaten 3 kulüp İstanbul’u bölüşmüş. Bize gelecek taraftarında pasolig kartı ve bileti sıkıntı olduğundan ortalama taraftarımızın üzerine pek koyabileceğimizi tahmin etmiyorum. Çok iyi çalışılırsa ve okullara bunu yansıtabilirsek okullardan taraftar çekebiliriz. Eski yıllarda Efes ve Ülker basketbol takımları bu yolu denemiş ve belli bir taraftar sayısına ulaşmışlardı.
– Statın Esenyurt’da olması olumsuz etki yapıyor mu?
Tabiî ki etkiliyor ama takımını seven her tarafa gelir. Şehir merkezinde oynasak daha farklı olur belki şehirden uzak olmak etkiliyor ama İstanbulspor’un taraftarı yok. Geçmiş dönemlerde 3000-5000 taraftara oynamış olsa idi bu öz taraftarı çekmek için uğraşılırdı ama bizim o kitlemizde yok. Bizim daha önce dediğim gibi okullardan bu işi başlamamız gerekiyor. Okullara bilet, pasolig veya davet mi gönderilir bilemiyorum ama uzun vadede destekleyecek kitlelere ulaşmak gerekiyor. Takımını sevecek çocuklara yatırım yapmak lazım. Tabi daha öncede belki söylemiştim takımın başarıları da bu durumları etkiliyor. Yani başarılı takımların taraftar sayısı artıyor.
– İstanbul Erkek Lisesinden gelen gençler oluyor mu?
Ben şimdiye kadar etrafımızda böyle liseden gelen gençlere hiç denk gelmedim.
–Esenyurt’da uzun süre kalmamız taraftar sayısında olumlu bir gelişme sağlar mı?
Tabi ki olumlu bir katkı sağlar. Mesela batı tribününde yer alan bir Esenyurt’lu gurup var. Kimseyi zorla maça getirmek değil takımı sevdirerek maçlara gelinmesini sağlamak.Yendiği zaman sevinmek, kaybettiğinde üzülmek ama asla pes etmemek. Sürekli maça gelebilecek insanlar olması lazım, biz yeri geliyor işimizi eşimizi dostumuzu bırakarak maçlara geliyoruz. Aslında bizim için bazı avantajlar var. Avcılar’da, Beylikdüzü’nde, K.Çekmece’de lig takımı yok ama taraftar potansiyeli var. Bunu değerlendirmek gerekiyor. Bir çalışma ile taraftar sayımızda artış yapabiliriz. Bizim taraftar gurubu olarak her kese kapımız açık. Bunu herkese söylüyoruz rahatlıkla, küfür ve taşkınlık yapmamak koşulu ile yanımızda bulunabilirler. Yine tekrar ediyorum kısa vade değil planları uzun vadede yapmak gerekiyor, özellikle Esenyurt ve çevresinde.
– Bir sloganın vardı onu bir söyleyebilirmisin.
Gerekirse 5 kişi gerekirse 50 kişi oluyoruz ama vazgeçmiyoruz.
– İdeal taraftar sence nasıl olmalı?
Kulübümüzün tarihini bilmeyen bence taraftar değildir. Sosyal medyada belgeselimiz var onu izlesinler bu kulüp zor şartlarda nerelerden nerelere geldiğini bilsinler. Bu kulüp her zaman mücadele etmiş onları bilsinler. Biz kulüp olarak en büyük zorlukları atlattık. Ömer Sarialioğlu döneminde 3. Ligde idik başarımız yoktu ama çok güzel bir tesis sahibi olduk. Ecmel Başkanın nasıl çalıştığını ben çok iyi biliyorum, stat da gördüm iğneden ipliğe kadar tek tek her şeyle bizzat ilgileniyor. Bu yönetime destek olmak zorundayız. İyi günde de kötü günde de destek veren gerçek taraftardır.
– İstanbul’daki gençleri hangi sloganla tribüne çağırmak istersin?
Kupaları seviyorlarsa daha çok başarıya endeksli kitlelerse zaten bizi tercih etmezler. Ama takıma sevdalanmak istiyorlarsa İstanbul’u seviyorlarsa gelsinler buradan ayrılmazlar. İstanbul’un tek takımı İstanbulspor’dur diğerleri semt takımlarıdır. Bizim dışımızda İstanbul’u temsil eden başka takım yok.
– Tevfik zaman ayırdığın için çok teşekkür ediyoruz.
Ben teşekkür ederim. Herkese kapımızın açık olduğunu bir kere daha söylemek isterim.
Tevfik çok sevdiğim bir kardeşim bi abim değerli bir dostum ve çok kez sesimiz kısılana kadar bağırdığımız yürek dolu güzel bir insandır tek tek okudum okudukça eski maclar o zorluklar geldi aklıma İstanbulspor vazgeçilmez bir Tutku anlatılmaz bir roman kapanmaz bir yaradır sevgilerle